Ana içeriğe atla

Nitelikli

Sezarların Kadınları, Kitap İncelemesi

Merhabalaar, yine bir kitapla karşınızdayım. Bu kitap hakkında düşüncelerim biraz karışık bu sebeple başlamadan sizi uyarmış olayım sonrasında demedi demeyin. Kitabımız Guguelmo Ferrero'nun Sezarların Kadınları isimli kitabı. Her zaman olduğu gibi önce biraz yazardan bahsedeceğim, sonra kitabın içeriğini anlatıp kendi yorumlarımı belirteceğim.  Guguelmo Ferrero adından da az çok anlaşılabileceği gibi İtalyan bir yazar. 1871-1942 yılları arasında yaşamış yazarımız Hukuk okumuş, tarih alanında eserler vermişti. Siyasi olarak da çalkantılı serüvenleri olmuştu. Yayınevinin, kitabın ilk sayfasında verdiği biyografiye göre de kendisinin Sezar gibi bir lideri ele alış biçimi, dönemdaşları tarafından bir hayli garipsenmiş ve ilgi çekmişti...  Gelelim kitabımıza.. Sezarların Kadınları aslında oldukça özel bir döneme ışık tutmaya çalışan bir eser: İmparatorluğun ilk yıllarına. Livia, Julia, Agrippa, Agrippina ve Messalina gibi tarihi kişilere yer veriyor. Dönemlerini daha iyi anlayabilm...

Orta Avrupa Gezim - Genel İzlenimim: Viyana, Prag, Budapeşte

Merhabalaaar! Uzun bir aranın ardından tekrar buradayım. Instagramda paylaştığım hikayelerden de görmüşsünüzdür ki küçük bir Orta Avrupa turu yaptım kendimce. Yunanistan gibi, yine tursuz bir şekilde kendi halimde gezdim. Sizlere bu yazıda genel itibari ile izlenimimi, nelere dikkat edilebileceğini, yanınzda neler götürmeniz gerektiğinden bahsedeceğim, gezilecek görülecek yerleri bir sonraki yazıya bırakıyorum!

Öncelikle bu gezide sırasıyla Avusturya, Çek Cumhuriyeti, Macaristan ve Hırvatistan'a gittim. Viyana, Prag, Budapeşte ve Zagreb'i görme fırsatım oldu. 4 farklı ülke olduğu için, Yunanistan'daki gibi kompakt bir araştırma yapamadım mesela yenilecek içilecek yerler, toplu taşıma kullanımları veya gidip görülebilecek tüm müzelerin fiyatları... gibi gibi. Ama olabildiğince bilgili bir şekilde gitmeye çalıştım. Sırasıyla benden 2 ve 1 hafta önce iki ayrı arkadaşım da buraları gezip gördüğü için onların fikirlerini de edinmiş oldum. Hatta benden 1 hafta sonra gidecek arkadaşıma da bir şeyler anlatabilecek kadar doldum diyebilirim :D

Öncelikle nedir bu Orta Avrupa? Hangi ülkeleri gezmeli?

Orta Avrupa genellikle  Almanya, Avusturya, Çekya, Lihtenştayn-, Macaristan, Polonya, Slovakya, Slovenya ve İsviçre'yi kapsayan bölgeye deniyor. Fakat turistik turların da daha çok kullandığı üzere Avusturya, Çekya ve Macaristan'ı kapsıyor. Viyana, Prag ve Budapeşte 3 gözde başkent olarak görülüyor bu bölgedeki. 

Mesela biz kendi gezimize, geri dönüş biletini oradan alarak Hırvatistanı da ekledik. Bir arkadaşım da gitmişken görmek için Slovenya'ya gitmişti. Burada ülke seçimi yaparken benim önereceğim şey, coğrafi konumlarını dikkate alarak bir gezi sıralaması izlemeniz olur. Gidiş-dönüş biletlerinizi nereden alacağınız, nereleri gezmek istediğiniz bu noktada önem kazanıyor. 


Ülkeler arasında tren, otobüs veya uçak ile seyahet edebilirsiniz fakat en mantıklısı birbirine yakın ülkeleri art arda gezmeniz olacak. Örnek vermek gerekirse Viyana, Prag ve Budapeşte'nin ortasında kalıyor. İkisinde de yaklaşık 4 saatlik mesafede araç ile. Şimdi siz ilk olarak Viyana'ya giderseniz; er ya da geç Prag ve Budapeşte arasında 8-9 saatlik bir yolculuğa mahkum kalacaksınız demek. Oysa en başta planı yan şehirlerden birinde başlatsanız, 3-4 saatlik yolculuklar ile yorulmadan gezinizi sürdürebilirsiniz.

Gelelim genel izlenimlerime, tüm şehirleri tek tek ele alacağım. Fakat yazının sonunda da genel bir yorumda bulunmak istiyorum, umarım gezecek göreceklere yardımcı olacaktır. 

Genel İzlenimim: Viyana!

Viyana, Avusturya'nın başkent şehri ve yaklaşık 2 milyonluk nüfusu ile Avrupa'nın gözde şehirlerinden biridir. Yüzyıllarca Habsburg hanedanını ağırlayan şehir zamanla kültürün, modanın ve eğlencenin merkezi olmuştur. 

Şehre iner inmez bu havasını zaten sezebildiğinizi itiraf etmem gerekiyor. Geniş caddeleri, özenle düzenlenmiş bina cepheleri, sessiz sakin sokakları ve gösterişli yapıları ile sizi karşılıyor. Şehrin nüfusu az, yerleşimindeki ferahlığı da insan yoğunluğunun az olmasından anlayabiliyorsunuz zaten. Yazın ortasında gitmemize rağmen -belki de sıcakların da etkisi ile- çoğu sokakta rahat rahat yürüyebildiğimiz bir yer oldu. Bunu özellikle belirtiyorum çünkü birkaç gün sonra uğradığımız Prag'da durum hiç de böyle değildi!


Şehir tek kelime ile sakindi. Büyük caddelerinde dahi park eden arabaların olmadığı, korna sesinin duyulmdığı, yoldan hesaplamak gerekse merkez sokaklarında 2 şerit alanlık kaldırımlarla döşenmiş, her binasında heykeller-sütunlar 'fışkıran' barok bir kentti Viyana. Her köşesinde sizi büyüleyecek bir binası var bu kentin. Yanlış anlaşılmasın, müzesi, opera binası, kütüphanesi bol fakat demek istediğim bu değil. Merkezden uzaklaşsanız dahi şehir koruyor o sanatsal görüntüsünü.

Tat önerisi, Viyana için snitzel'lerinin ünlü olduğu söylendi bize! Bir deneyebilirsiniz.

Ulaşım konusunda Viyana oldukça kolay ve anlaşılabilir bir şehirdi. Fakat havaalanından şehre gidecekler için öncesinde internetten birkaç video izlemelerini öneririm. Tren bileti almamıza rağmen biletlerdeki durakları bilmediğimiz için biraz karıştırdık; malum Avrupa'da bizim gibi biletler girişte değil yolculuk anında kontrol edilip bir hata yapmanız durumunda size yüzlerce euro cezaya mal olduğu için riske de atamıyorsunuz durakları :D

Flixbus kullanacaklar için özel paragraf: Otobüs saatim bir hayli geçti, yaklaşık 4-5 saat de durakta beklediğim için rahatça yorum yapabiliyorum: kesinlikle beklentinizin çook düşük olması gereken bir terminali var Viyana'nın. Avrupa'nın tabiri caizse göbeğinde olacak bir şehrin uluslararası otobüs terminalinin bu kadar ıssız, bakımsız olmasını beklemiyor insan. 

Gece vakti tekinsiz insanlar ile dolu değildi, hatta 15-20 kişilik kalabalık bir grup halinde bekledik otobüslerimizi ama her gün için durumun bu olduğunu hiç mi hiç düşünmüyorum. Terminal demeye bin şahit isteyecek tek katlı bir bina var ki akşam belli bir saatte kapanıyor anladığım kadarıyla: dışarıdaki 15 kişilik demir banklarda beklemek zorunda kalıyorsunuz bu sebeple otobüsünüzü. Gelen-giden, kontrol, bilet, güvenlik hiçbir şey yok ortalıkta mesela. 2 WC var, birinin kapısı kitli diğerininki de kırık... Metroya yakın olması tek avantajı olabilir, mümkünse gündüz yolculuklarının daha güvenli olacağını düşünüyorum burada. 


Genel İzlenimim: Prag!

Prag, Çek Cumhuriyeti'nin başkent şehri ve yaklaşık 1.5 milyon nüfusu ile büyük bir çoğunluğa göre Avrupa'nın kalbi olan şehirdir. Bu şehir gerçekten de dünya çapında ortak bir kanaat oluşmuşçasına ''Dünya'nın en güzel şehri'' olarak anılmaktadır. Tabii kime sorsak ilk seçeneği memleketi olur ama, ikinci seçenekte en çok Prag söylenmiş diyelim :D

Prag, gerçekten de bu ünvanı hak edecek bir şehirdi bence. Viyana kadar ''her noktası da'' sanatsal bir şehir miydi? Bence hayır ama görülecek noktaları gerçekten de... bir orta çağ kentiydi diyeyim. Ve yazılarımı, paylaşımlarımı takip edenler bilecektir ki bu benim için gözümde gerçekten çooook büyük bir iltifat!

Sayfaya biraz göz atsanız az çok ne kadar orta çağ sevdiğimi anlarsınız sanırım ve Prag tam olarak merkezine düşmüş hissi veriyordu. Tüm şehir sanki 15. yüzyıldan kalmışçasına, gökyüzüne ulaşmaya çalışan tepeleri ile karşılıyor sizi. Gündüz vakti, biraz anlıyorsunuz 20. yüzyılda olduğunuzu ama akşamları.. Tüm binalar aydınlatılıyor ve kalan tüm şehir çekiliyor sanki. Yanlış anlaşılmasın, Prag gecesi de en az gündüzü kadar hareketli bir şehir fakat nehir kararıyor ve ağaçları aydınlatan ışıklar izin veriyor kaleyi ve katedralleri izlemenize akşamları. 

Prag için bir lezzet önermem gerekirse, Trdelnik denen tatlılarını tatmalısınız. Fakat şimdiden uyarayım, dondurma sanıp da bir anda bitirmeyin zira ağır mı ağır bir lezzet! Ben biraz yanlış anlayıp hızlı yedim ve iştahımı öyle bir kesti ki gün boyu başka bir şey yiyemedim bunun üzerine. Benden söylemesi!

Gelelim ulaşıma, Prag'da Flixbus yolculukları da tren yolculukları da tarihi Prag istasyonundan yürüyor. Gerçekten güzel bir bina, saat kulesi vs. fakat gece vakti istasyonunun içi pek de tekin gözükmüyor benden söylemesi. 

İçeride akşam saatlerinde dahi onlarca turist ve yolcu oluyor, bekleyenler, banklara oturanlar, yerde yatanlar... Tam bir curcuna. Yani kalabalık ve güvenli duruyor; 4-5 kişilik özel güvenlikler geziyor vs. fakat içeride bazı tekinsiz tipler olduğunu da belirtmek gerek.

Burada şu soruyu sormalı, güvenlikler gezdiği için güvenli mi yoksa güvensiz olduğu için mi güvenlikler geziyor? Söylediğim gibi kalabalık olduğu için ve güvenlik olduğu için sorun yaşanacağını sanmıyorum ama her zaman olduğu gibi eşyalarınızı ve çevrenizi gözetmeyi ihmal etmeyin.


Genel İzlenimim: Budapeşte!

Budapeşte de yaklaşık 2 milyonluk nüfusu ile Tuna'yı kuşatan şehirlerden biridir ve Macaristan'a başkentlik yapar. Buda ve Peşte olarak iki kentten oluşan bu şehir gezdiğimiz ülkeler içinde belki de en kendimize yakın bulduğum oldu benim. 

Buda ve Peşte olarak ikiye ayrılmış, sonradan birleşmiş bu kent tam ortadan Tuna ile ayrılıyor. Zaten Tuna tekne turu da bu şehrin olmazsa olmazlarından. Kendine has mimarisi ve Buda Kalesi tarafı ile Avrupai dokusunu her köşesinde hissettiriyor

Macaristan için arkadaşlarım bana Langoş ve Gulaş isminde iki yöresek yemek tarif ettiler. Biz yemeye yeltendiysek de orada tanıdığımız, birkaç senedir orada yaşayan Türkler bize pek de önermediler. ''Pişi'nin aynısı'' yorumu aldık hatta o yüzden yemedik. Ama belirtmiş olayım. 

Gelelim ulaşım konusuna, Budapeşte benim gezimde en çok kaldığım şehir oldu bu yüzden metrosunu-tramvayını ve otobüsünü bol bol kullandım. Google Maps bu konuda çok yardımcı oluyor onu baştan söylemeliyim. Gitmek istediğim her yere ulaşımın olması da Budapeşte'nin ulaşım hattının başarısı tabii. 

Bu konuda söyleyeceğim şey, Flixbus terminallerinin bu üç şehir arasında görece en iyisi olması olacak. Gerçekten bir terminal havası veriyor, peronlar-bekleme yerleri vs. Fakat burada da şöyle bir sorun var; gece saatlerinde terminal içindeki büyük ekran kapanıyor. Peronlardaki küçük ekranlardan takip etmeniz gerekiyor seferleri. 

İkincisi, WC paralı ve yaklaşık 1 euro. Bu yine kabul edilebilir olsa da en büyük şikayetimize geliyoruz: terminaldeki döviz bürosunun oranları tam bir saçmalık! Merkeze indiğinizde bürolar 1 euro için 360-390 HUF (macar forinti) verirken terminaldeki büro sadece 300 HUF veriyor. Ne yazık ki şehre terminalden giriş yaptıysanız da; ulaşımı kullanmak için alacağınız metro kartlarını HUF ile ödemeniz gerekecek. Size önerim, sadece metro kartına verecek kadar para çevirip; kalan paranızı merkezde çevirmeniz olur. 

Genel İzlenimim:

Bu üç kentin de birbirlerinden farklı havaları vardı kesinlikle. Birbirlerine hem benziyorlardı hem de birbirlerinden bir hayli farklıydılar. Mesela üç kent de Avrupai havasını hissettiriyor sizlere, trafik olmayışı, turizm anlayışları, sokaklarda korna dahi çalmaması, binaların dış cephelerindeki heykeller-sütunlar ve süslemeler, insanların kendi hallerinde olmaları...

Ama aynı anda da çok farklı şehirler tabii; Viyana daha modern ve lüks donatılmış gibi. Daha geniş caddeler, daha geniş ve büyük yapılar. Birbirinden uzak kompleksler.. Prag ise tam bir orta çağ kenti. Dip dipe sokaklar, kaleler, göğe uzanan kiliseler ve kuleler.. Budapeşte de ise bizim şehirlerin o samimi havası var sanki, nüfusu dolu görünen canlı bir kent. Viyana sokakları bomboş iken Prag'da iğne atsanız yere düşmeyecek yerler vardı mesela. Viyana sessiz bir kentti, trafikte bile. Prag turist doluydu. Budapeşte bize en çok benzeyeniydi...

Her biri görülmeli, her biri gezilmeli bence bu kentlerin. Birinin atlandığı bir Orta Avrupa turu tekrarlanmalıdır kanaatimce! Hepsine gitseniz dahi 2-3 günde bitiremiyor hissi veriyor insana; belki de tekrar tekrar uğranıp deneyimlemek lazım sokaklarını!

Neler Götürmelisiniz Yanınızda? - Temmuz Ayı -

Yağmurluk: Temmuz, Ağustos yaz ayları demeyin; yanınıza bir yağmurluk alın benden söylemesi. Arkadaşlarımın başına da gelmişti, bizi de Prag'da yakaladı mesela. En azından bir yağmurluk alınabilir yanınıza. 

Sinek kovucu: Gezdiğimiz üç şehirde de ya şehrin kısıyından ya da tam içinden nehirler geçiyor. Viyana'da merkez nehirden biraz daha uzak ama Prag ve Budapeşte nehir ile ikiye ayrılıyor kentler. Yanınızda bir sinek kovucu olması şart!

İnternet: Telefonunuzu yurtdışına açtırmak veya e-sim almak... bir şekilde internete erişim gerçekten mühim! Büyük meydanlarda ve caddelerde, Starbucks, McDonalds gibi markalarda internet genellikle oluyor ama şansa bırakmamak için bir şekide internet temin edebilirsiniz. 

Rahat bir ayakkabı: Toplu taşıma kullanın veya kullanmayın, gezeceğiniz çok büyük kompleksler var. Prag'da yüzlerce adımda çıkılan ve binlercesini attıran kale, Viyana'da gez gez bitmeyen Schönbrunn Sarayı gibi gibi. Rahat bir yürüme ayakkabısı giymeyi unutmayın. Yoksa bizim gibi yolculuk sırasında mağaza mağaza rahat bir ayakkabı aramanız gerekebilir! Buldum neyse ki hızlıca.. 

Şehir Haritası: İsterseniz analog bir şekilde gerçekten de şehrin haritasını edinebilirsiniz. Ya da Google Maps, Maps.me, Citymapper gibi uygulamalar kullanarak; offline durumda dahi telefonunuzdan ulaşabileceğiniz şekilde şehir haritalarını indirmenizi tavsiye ederim. Bir hayli yardımcı oluyor. Offline iken toplu taşıma özelliğini kullanmıyor olsanız dahi restoran, ev, otel, tarihi yerler, avm, market gibi yerleri gösteriyor bu haritalar. 

Kitap/Film: Ben biraz hatalı bir karar vererek kitap almamıştım yanıma fakat gece saati Flixbus gibi otobüsler ile seyahet edecekseniz, veya geç saatlerde treniniz varsa veyahut biletiniz sabahın erken saatlerinde olduğu için toplu taşımaya güvenemeyip istasyona geceden gidecekseniz; vakit geçirmek için telefonunuzda bir iki adet pdf kitap indirmenizi önerebilirim. Dizi-film de olur tabii :D

Gitmeden Önce?

Bir şehre gitmeden önce en azından o şehirde nerelerin gezilecek görülecek olduğuna göz atmanızda fayda var. Tarihlerini veya anlamlarını bilmeseniz dahi turistik mekanları ve noktaları bilmeniz, gezinizde çizeceğiniz rotayı kolaylaştıracaktır. 

Bir diğer önemli nokta: Toplu taşıma! Neredeyse her şehrin 2 günlük, 3 günlük, 1 haftalık veya 1 aylık toplu taşıma kartları oluyor. Aldığınız takdirde geziniz boyunca otobüs, tramvay, metro ne varsa kullanabiliyorsunuz. Gideceğiniz şehirlerde, özellikle 2 günden fazla kalıyorsanız toplu taşıma imkanlarına daha gitmeden göz atmanızı öneririm. 

Havaalanına ulaşım! Bu nokta bence çok önemli. Daha sıcak evinizden bir adım dahi atmamışken sizi bu eve geri getirecek uçağa nereden ve nasıl bineceğinizi araştırın derim. Her şehirde metro olanağı yok, mesela Zagreb. Zagreb'de merkezden havaalanında giden 290 sayılı bir otobüs var. Eğer ona binmezseniz taksi seçeneğine kalıyorsunuz ve herkes bir hayli pahalı olduğunu söylüyor! Ulaşımlara muhakkak bakmalı.

Şunu da belirtmek gerekir ki gittiğimiz ülkelerin ulaşım ve turizm anlayışları bizimkilerden farklılar. Her köşede size yardım edebilecek, derdinizi anlatabileceğiniz insanlar yok. Bazılarında çalışanlar dahi yok. Viyana'nın uluslararası otobüs terminali merkezden uzakta, küçük bir duraktan oluşuyor mesela. Gece saatlerinde bir yolculuk yapacaksanız muhattap alabileceğiniz kimse yok ortalıkta. Neyse bu kısmı çok uzattım, uzun lafın kısası; ulaşımı sağlama alın! Biletlerinizi çıkartın veya dosya halinde yükleyip telefonunuzda göz önünüzde tutun. 

Cebinizde mutlaka birkaç yerel paradan bozukluk bulundurun, WC kullanmak için sıkıntı yaşamayın.

Gözleriniz INFO-Tourist Guide-Information yazıları arasın, bazı istasyonlarda veya şehrin göbeğinde turistler için bilgi edinebileceğiniz noktalar oluyor. Tabii resmi olmalarına dikkat edin, bilmediğiniz bir yerde turistsiniz ve bunu bilen sadece siz değilsiniz. 

Şimdilik aklıma gelenler bunlar, sorularınız olursa yorumlarda belirtirseniz bakmaya çalışırım. Okuduğunuz için teşekkür ederim, iyi gezmeler dilerim!

Kaynakça ve Resimler

Kaynakça kısmında kaynağı belirtilmeyen tüm resimler tarafıma aittir, izinsiz kullanmayınız. Kullanmak istiyorsanız benimle iletişime geçebilirsiniz.

Yorumlar

Popüler Yayınlar