Nitelikli

Sezarların Kadınları, Kitap İncelemesi

Merhabalaar, yine bir kitapla karşınızdayım. Bu kitap hakkında düşüncelerim biraz karışık bu sebeple başlamadan sizi uyarmış olayım sonrasında demedi demeyin. Kitabımız Guguelmo Ferrero'nun Sezarların Kadınları isimli kitabı. Her zaman olduğu gibi önce biraz yazardan bahsedeceğim, sonra kitabın içeriğini anlatıp kendi yorumlarımı belirteceğim. 

Guguelmo Ferrero adından da az çok anlaşılabileceği gibi İtalyan bir yazar. 1871-1942 yılları arasında yaşamış yazarımız Hukuk okumuş, tarih alanında eserler vermişti. Siyasi olarak da çalkantılı serüvenleri olmuştu. Yayınevinin, kitabın ilk sayfasında verdiği biyografiye göre de kendisinin Sezar gibi bir lideri ele alış biçimi, dönemdaşları tarafından bir hayli garipsenmiş ve ilgi çekmişti... 

Gelelim kitabımıza.. Sezarların Kadınları aslında oldukça özel bir döneme ışık tutmaya çalışan bir eser: İmparatorluğun ilk yıllarına. Livia, Julia, Agrippa, Agrippina ve Messalina gibi tarihi kişilere yer veriyor. Dönemlerini daha iyi anlayabilmeniz adına Jül Sezar, Augustus, Tiberius, Caligula, Claudius ve Nero'nun dönemleri mercek altına alınıyor. Kitabın ilk bölümünde Roma'da kadının nasıl bir yeri olduğunu anlatmaya kalkan yazar, daha sonraki bölümlerde kronolojik sırayı takip ederek bu çalkantılı dönemdeki kadınları ve onların bıraktıkları izleri okuyucuya sunuyor. Bu kişilerin imparatorlar ve imparatorluk üzerindeki etkilerini, döneme damga vuran kargaşaları ve entrikaları, siyasi ve sosyal olayları ve bunların sonuçlarını aktarıyor. 

Yukarıda fark ettiyseniz, ''Roma'da kadının nasıl bir yeri olduğunu anlatmaya kalkan'' demeyi tercih ettim zira burada işler biraz karışıyor. Antik Roma'da kadının yeri, belki de apayrı bir tartışmanın konusu fakat kısaca bahsetmek gerekirse gerçekten de erkek egemen bir toplumdan ve tarih yazımından bahsedildiğini söyleyebiliriz. Tabii ki bu tarihe yön veren onlarca kadın var, fakat genel olarak aile ve siyasi alandaki konumları gereği kadınların bir tık geri planda kaldığını söyleyebiliriz bu yüzyıllar için. Gelelim yazarın yapmaya kalkıştığı işe... Ben şu ana kadar hiçbir Roma kitabında kadınların ''kendilerine özgürlük verildiğinde, bu özgürlüğü erkeklerden çok daha fazla suistimal edeceklerini; sorumluluklarını erkeklerden çok daha kolay unutup bir kenara atabileceklerini'' okumamıştım. Ben bu iki cümle ile eserde yer yer karşınıza çıkan ve toplasak belki de sayfalarca anlatılan ''kadın nasıl olmalıdır'' sorusunun ''kitapta verilen cevabını'' yazmış olayım. 

Bir diğer eleştirim de kitapta bazı noktaların çok çabuk atlanması olacak zira bu konuda yazarın özellikle atladığı yerleri belirtmesi biraz garip geldi bana. Bunu bir örnek üzerinden açıklasam belki daha kolay olur. ''A kişi B kişisi hakkında, B kişisinin C olayı için şöyle böyle düşündüğünü söylüyor. Tabii bu biraz zor çünkü B kişisi hakkında 'bu' olayı ve 'şu durumu' biliyoruz.'' Yazar 'bu' ve 'şu' durumlarından bizleri haberdar edip o durumların ne oldukları ile ilgilenmemeyi seçiyor. Bilemeyiz diyip geçmek yerine bildiği bir şeyden bahsetmemeyi seçiyor izlenimi veriyor bu durum. Ve tabii bunun bir uzantısı olarak da; bazı konuların nedenlerini ve sonuçlarını sanki o kararı kendisi vermişçesine kesin bir şekilde bizlere aktarabiliyor. İmparatorun eşinin, hayatını kaybeden varis hakkında neler hissetiğini sanki kendisi hissetmişçesine savunuyor. Neden böyle hissetmiş olmasın sorularına da kesinlikle öyle hissedememiş olduğunu söyleyerek cevap vermeyi seçiyor. 

Peki benim bu kitapta sevdiğim hiçbir şey mi olmadı? Bunu yazarak girdiğim ikilemi kabul ederek söylemeliyim ki yazarın olayları hikayeleştirmesi gerçekten kitaba inanılmaz bir akıcılık ve okunabilirlik katıyor. Normalde kitapları okurken isimleri hpe birbirlerine karıştırır ve kimin kim olduğunu unuturum. Bu kitapta bunu çok az yaşadığımı belirtmeliyim. Olaylar, kişiler, evlilikler, akrabalık durumları, kimin kimlerin çocuğu olması... Pek çok detay ve olay Roma'nın bu ilk dönemlerinde karışıktır. Anlayabilmeniz için bir soy ağacı görseli de bırakayım hatta:

Böyle bir dönemde, bu kadar karışık ilişkilere ve aynı isimlere sahip bir ortamda bu denli başarılı bir hikayeleştirme yapmak gerçekten zor bir iş bence. Olayların zaten birbirleri ardına geliştiğini, bu olayların tarihte gerçekten yaşanmış- birbirlerine bağlı olaylar olduklarının farkındayım. Yani belki de ''yazarın tek işi gerçekleşen olayları sırasına göre anlatmak zaten'' şeklinde düşünebilirsiniz ama ben biraz olsun yazara da pay vermek gerektiğini düşünüyorum.

Şunu da belirtmeden geçmeyeyim ki gerçekten yaşanan olaylar da romanlara ve eserlere konu olabilecek cinstenler! Entrikalar, ilişkiler, fikirler... Tarih değil de roman okuyormuşçasına çekiyor insanı içine sanki. İşin özü ben bu kitabı önerip önermemek konusunda pek kararlı bir tutum sergileyemiyorum. Kitaptan ve yazarın düşüncelerinden bağımsız bir şekilde, Roma imparatorluğunun ilk dönemlerini bir roman tadında okusam diyecekler için gerçekten güzel bir kitap olabilir. Ama Roma'da Kadının Yeri gibi çok daha genel bir başlık ile yola çıktıysanız hemen uzaklaşmanız gerektiğini söylemeliyim. Tabii ki okumak size yeni şeyler katacaktır ama öncelik verip vermemek konusunda ikinci kez düşünmenize sebep olursam ne mutlu. İyi okumalar dilerim!

Resimler:

  • https://en.wikipedia.org/wiki/Julia_the_Elder
  • https://en.wikipedia.org/wiki/Vipsania_Agrippina
  • https://en.wikipedia.org/wiki/Caligula
  • https://en.wikipedia.org/wiki/Caligula#/media/File:The_Assassination_of_the_Emperor_Caligula.jpg
  • https://en.wikipedia.org/wiki/Claudius#/media/File:Claudius_crop.jpg
  • https://en.wikipedia.org/wiki/Messalina#/media/File:Messalina_from_Rome_Louvre_Ma1224_n3.jpg
  • https://en.wikipedia.org/wiki/Guglielmo_Ferrero#/media/File:Guglielmo_Ferrero.jpg


Yorumlar

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar